Birleşik Ortadoğu'ya İnanmak

 

 

Ortadoğu’da, son yüz yıldır gözyaşı ve kan hiç dinmedi, hep aktı. Ortadoğu’nun değişik yerlerinde acı hep var oldu. Ancak bugün itibariyle gelinen nokta, geçmişte yaşananların hepsini aştı. Ortadoğu’nun şimdiki acıları, öncekilerle kıyaslanmayacak derecede büyük bir trajediye dönüştü.
Ortadoğu kan ağlarken, her gün yüzlerce insan can verirken, milyonlarca insan vatanını terk etmek zorunda kalırken ve biz bunlara şahit olurken; yüreğimiz nasıl sızlamaz, içimiz nasıl cız etmez? İletişim teknolojilerinin zirve yaptığı günümüz dünyasında, yeryüzünde olan biten her şeyden an be an haberdarız. Her şeyi görüyoruz ve duyuyoruz. Hissedecek bir kalbimiz varsa, akıl edecek bir beynimiz varsa, Ortadoğu’daki bu büyük insanlık dramına nasıl sessiz kalabiliriz ki?
Ne yazık ki kalpler taşlaşmış. İnsanların yüreği kas katı kesilmiş. İnsanlar, ne kadar büyük acılara ve felaketlere tanıklık ederlerse etsinler, olan bitene tepkisiz kalıyorlar. Medya vasıtasıyla çok büyük dramlara şahit olduklarında dahi, yaşananları çok sıradan şeylermiş gibi algılıyorlar. Kan ve gözyaşının, Ortadoğu’nun değişmez kaderi olarak içselleştirildiği bir zihin yapısı, hemen hemen herkesin kafasına yerleşmiş durumda. Ortadoğu ve acı, birbirinin ayrılmaz parçaları olarak görülmeye başlanmış.
Gözlere ise perde inmiş. Ya gözler hiçbir şeyi görmüyor ya da gözün gördüğünü beyin anlamaktan aciz. Ölen çocuklar dahi gözleri yaşartamıyor artık. Minicik bedenlerin cansız görüntüsü, medyanın tüm mecralarında boy boy neşrediliyor. Lakin hiçbir tesiri olmuyor insanların üzerinde. Ya insanlar görmezden geliyor bu insanlık ayıbını ya da gözleri görüyor; ama beyinleri o kadar uyuşmuş ki ne gördüğünü fark edemiyor. İnsanlar, en korkunç acıların tablosunu görseler dahi, bir damla gözyaşı akıtmaktan aciz duruma düşmüşler artık.
Ortadoğu’nun kanlı tarihini okumak, geçmişin Ortadoğu’da bıraktığı izleri bilmek, Ortadoğu için hissettiğimiz büyük acıyı daha da derinleştirmekte ve içimizdeki yarayı daha da büyütmekte. Kalbimizde kocaman bir yara var. Ve bu yara her geçen gün daha çok genişliyor. Yüreğimizdeki bu yara hiç kapanmıyor. Zaten yaranın kapanmasından vazgeçtik, büyümese yeter diyoruz artık. Ancak Ortadoğu’daki acılara, her gün bir yenisi daha eklenirken, yaranın bu gidişle hiç kapanmayacağını aksine hep büyüyeceğini, istemeye istemeye de olsa kabullenmiş durumdayız.
Ortadoğu’daki bu hazin tabloyu gözyaşlarıyla seyrederken içimiz burkuluyor; gördüklerimize dayanamayıp, kafamızı başka yöne çevirme ihtiyacı hissediyoruz belki de. İnsanlığını kaybetmemiş, kalbi taş kesilmemiş bir kişinin bunca acıyı görürken, yüreğinin dağlanmaması mümkün mü? Ortadoğu acılar içinde kıvranırken; bizler, her şeye seyirci kalmanın ezikliğini yaşarken, içine düştüğümüz bu ruhsal bunalımdan kendimizi nasıl çekip çıkaracağız? İnsanlık onuru ayaklar altına alınırken, tüm insani değerler tüketilirken, keyif kahvemizi yudumlarken mi Ortadoğu’ya çare olacağız, umut olacağız.
Ortadoğu’da büyük bir ateş yanıyor, bu ateşin alevlerinin bizim yüreğimize ulaşmaması mümkün mü? Kendi ülkemizde savaş yok diye, savaşın içinde tükenen insanları anlayamaz mıyız biz? Onları anlamak için illa bizim de mi savaşa girmemiz gerek. İlla ki bizim ülkemizde de mi bombalar patlamalı, dumanlar yükselmeli, her gün yüzlerce insan ölmeli. Barut kokusunu burnumuzda duymayınca savaş gerçeğini canlandıramıyor muyuz beynimizde. Ağlayan çocukların çığlıkları kulaklarımızda yankılanmayınca hissedemiyor muyuz savaşın sıcaklığını.
Belki Suriye’deki, Irak’taki gibi bir savaş yok ülkemizde. Yemen’deki insanlar gibi telaşlanmıyoruz, ülkemiz her an iç savaşın içine sürüklenebilir diye. Mısır’daki gibi diktatör korkusuyla, ne zaman tutuklanacağız endişesiyle de yaşamıyoruz. Ya da Filistin’deki insanlar gibi diken üstünde oturup, sıra bize ne zaman gelecek kaygısı da duymuyoruz. Ama biz de Ortadoğu coğrafyasının bir parçasıyız. Savaş yok belki ülkemizde; lakin teröre hiç de yabancı değiliz. Terör olaylarında bizim de canımız az yanmadı. Savaşla kıyaslanmaz elbette; ancak kan ve gözyaşına aşinayız.
Bir Ortadoğu insanını, en iyi yine bir başka Ortadoğu insanı anlar. Ortadoğu insanı, hangi devletin tabiiyetinde olursa olsun, her daim birbirinin haline tercüman olabilir. Son yüz yılda, Ortadoğu insanının arasına suni sınırlar çizilerek, duvarlar çekilmeye çalışılsa da, bunda başarı sağlanamamıştır. Küresel güçler, kağıt üzerinde bir şeyleri başardıklarını sansalar da, gerçekte hüsrana uğramışlardır. Aradaki suni sınırları aşıp, birbirleriyle kaynaşma imkanı bulan Ortadoğu insanı, hemencecik samimi olabilmiştir yine birbiriyle. Geçmişte zoraki bir şekilde Ortadoğu halkları arasına ekilmiş olan ayrılık tohumları, bu topraklarda bugün için yeşerme imkanı bulamadığı gibi, gelecekte de yeşerme imkanı bulamayacaktır.
Gün; Ortadoğu için dayanışma günüdür, birlik olma günüdür, birleşme günüdür, küresel güçlere karşı tek yürek olma günüdür. Ortadoğu devletleri birleştiği takdirde, küresel güçlerin Ortadoğu için yaptığı bütün planlar bozulacaktır. Ortadoğu halkları birlik olduğu zaman, küresel güçler hiçbir fitne sokamayacaktır aralarına. Ortadoğu insanı tek yürek olduğu zaman, küresel güçler hiçbir zaman Ortadoğu’da hakimiyet kuramayacaktır.
Ortadoğu’da birbirinden ayrı 15 ülke bulunsa da; aslında hepsi ortak bir kaderi paylaşıyor. Bunun için geleceği de hep birlikte tasarlamaları gerekiyor. Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Lübnan, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Türkiye, Umman, Ürdün ve Yemen’in bir araya gelerek, birleşerek, kendi geleceklerini kendilerinin şekillendirmeleri gerekiyor. Ortadoğu’nun geleceğini tasarlamak, Ortadoğu devletlerinin hakkıdır. Esas olan, Ortadoğu devletlerinin birleşerek kendi geleceklerini kendilerinin dizayn etmesidir. Lakin Ortadoğu devletleri bunu yapamıyorsa; Ortadoğu halkları, birleşme yolunda gerekli adımları atmak zorundadır.
Ortadoğu’ya barışı, huzuru ve refahı; Ortadoğu halkları getirecektir. Ortadoğu insanı, devlet başkanlarına: “Biz Ortadoğu halkları, kardeşiz ve siz devlet başkanları bizleri birleştirin” mesajını verecektir. Bu mesajı vermek için çok güçlü bir ses gerekir. İşte, Birleşik Ortadoğu fikri bunun için ortaya kondu. Birleşik Ortadoğu fikri etrafında bir araya gelecek olan Ortadoğu insanı, tüm Dünya’ya Ortadoğu’nun birleştiğinde ne kadar güçlü olabileceğini gösterecektir.
Birleşik Ortadoğu fikri, küresel güçlerin de korkulu rüyası olacaktır. Yüz yıldan fazla bir zamandır, büyük çaba harcayarak hayata geçirmeye çalıştıkları Ortadoğu planları suya düşecektir. Birleşik Ortadoğu fikri, küresel güçlerin Ortadoğu’da hakimiyet kurmak için en önemli stratejileri olan; “böl, parçala, yönet” kurgusunu boşa çıkararak, Ortadoğu’yu gerçek özgürlüğüne kavuşturacaktır. Birleşik Ortadoğu fikri ile birleşmenin gücünü, birlik olmanın bereketini, tek yürek olmanın mutluluğunu yaşayacaktır Ortadoğu.
Birleşik Ortadoğu fikri, Ortadoğu’nun geleceğini, Ortadoğu halklarının planlaması, programlaması için var. Ortadoğu’nun geleceği; ne küresel güçlere, ne de küresel güçlerin kuklası olmuş devlet yöneticilerine bırakılamaz. Ortadoğu, Ortadoğu halklarınındır ve Ortadoğu’nun bugününü de yarınını da Ortadoğu halkları şekillendirecektir. Ortadoğu halkları birleşince; küresel güçlerin, bu birleşmenin önünde durması mümkün değildir. Böylelikle; küresel güçler, Ortadoğu’daki en büyük silahını kaybetmiş olacaktır. Küresel güçlerin, Ortadoğu için kullandıkları en büyük silah, otoritesiz ve istikrarsız bir Ortadoğu tablosudur ki; Birleşik Ortadoğu fikri, bu tablonun yok olması ve bir daha yaşanmaması için vardır.
Birleşik Ortadoğu fikri etrafında milyonlarca insan bir araya geldiğinde, ortak bir amaç için birleştiklerinde, Ortadoğu’nun hüzünlü tarihi yeniden yazılmaya başlanacaktır. Tüm Dünya’daki Ortadoğu algısı değişmeye başlayacaktır. Hor ve hakir görülen, canının hiçbir değeri olmayan Ortadoğu insanı, yeryüzünde insanca yaşama hakkı olduğunu tüm Dünya’ya haykıracaktır. Birleşik Ortadoğu fikri, hem Ortadoğu’ya hem de tüm Dünya’ya barışı, huzuru ve refahı getirmek için yola çıkmıştır.
Bunun içindir ki;
Birleşik Ortadoğu fikrine inanmak; Ortadoğu’yu birleştirmek için büyük bir adım atmak demek…
Birleşik Ortadoğu fikrine inanmak; küresel güçlerin Ortadoğu’daki oyunlarına son vermek için önemli bir hamle yapmak demek…
Birleşik Ortadoğu fikrine inanmak; Ortadoğu’da akan gözyaşı ve kanı durdurmak için gerçekten harekete geçmek demek…
Birleşik Ortadoğu fikrine inanmak; yeryüzünde kesin ve kalıcı barışın sağlanması için sahiden bir şeyler yapmak demek…