Tarihin Kırılma Noktası; "Birleşik Ortadoğu"

 

 

Dünya, geçmişten günümüze çok büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Değişik toplumlar tarafından inşa edilen bu büyük medeniyetler, birbirleri ardına kurulmuş, uzun yıllar yeryüzünü etkilemiş ve zamanı gelince tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Her medeniyet, ne kadar sağlam ve güçlü olursa olsun mutlaka yıkılmıştır. Ve yıkılan her medeniyetin yerini başka bir medeniyet almıştır.
Medeniyetlerin yeryüzünde vücut bulmasını sağlayan yüzlerce devlet kurulmuştur. Bu devletlerin bazıları uzun yıllar ayakta kalırken, bazıları kısa zamanda yıkılmıştır. Her yıkılan devletin yerine bir başkası kurulmuştur. Aynı coğrafyada, aynı insanlar, farklı birçok devletler kurmuşlardır. Kurulan her bir devlet, yöneticilerinin kabiliyeti ölçüsünde ve jeostratejik konumları çerçevesinde belli bir ölçüde büyümüşler ve belli bir zaman diliminde hayatiyetlerini sürdürebilmişlerdir. Yıkılma zamanları geldiğinde de tarih sayfalarındaki yerlerini almışlardır.
Dünya tarihi, her daim İyinin ve Kötünün savaşına sahne olmuştur. Kötü, ne kadar güçlü olursa olsun, eğer ki ortadan kalkma vakti geldiyse; İyi, çok daha güçsüz olmasına rağmen, Kötüyü ortadan kaldırmayı başarmıştır. Çok güçlü Kötüye karşı, çok zayıf İyinin kazandığı zaferler, Dünya tarihinin kırılma noktalarını oluşturur.
Kırılma noktalarında yaşananlar, akıl ve mantıkla izah edilebilecek şeyler değildir. Çok büyük ve ihtişamlı devletler, kendilerinden çok daha küçük devletlere yenilmişlerdir. Yüzyıllarca varlığını devam ettiren ve bu süreçte kendilerine büyük medeniyetler kuran toplumlar, çok sağlam inşa ettiklerini düşündükleri devletlerini bir anda kaybetmişlerdir. Yaşadıkları topraklara derinlemesine kök salan ve hiçbir zaman burayı terk etmeyecekleri düşünülen imparatorluklar, zamanı geldiğinde çok direnseler de tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalmışlardır. Siyasi yapıları ne kadar kuvvetli olursa olsun, kültürleri ne kadar gelişmiş olursa olsun, orduları ne kadar büyük olursa olsun, en nihayetinde hiç ummadıkları bir zamanda kendilerinden oldukça zayıf bir devlet tarafından yıkılmışlardır. Sahip oldukları güç ve kudret, yenilgiyi önleyememiş, gösterdikleri çaba çöküşlerini yavaşlatsa da yok oluşlarını erteleyememiştir.
Tarihten bazı örnekler vermek gerekirse; evvela Bedir Savaşı misal gösterilebilir. Şöyle ki; Bedir Savaşı’nda Müslümanların ordusu 300 kişiydi. Mekkeli müşriklerin ordusu ise 950 kişiydi. Üstelik savaş teçhizatı ve donanımı açısından Müslümanların ordusu Mekkeli müşriklerin ordusundan oldukça geri durumdaydı. Yapılan savaşta; Müslümanlar kendilerinin 3 katından daha büyük olan Mekkeli müşriklerin ordusunu yenmişlerdir. Müslümanların bu galibiyeti ile, Müşriklerin yenilgi süreci başlamış ve Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethinin ilk adımı atılmıştır.
Malazgirt Savaşı da konuyla alakalı çok önemli bir örnek olarak gösterilebilir. Selçuklular ve Bizans arasında gerçekleşen savaşta; orduların büyüklüğü konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Öne çıkan bir görüşe göre tarihçiler, Selçuklu ordusunun 20.000 kişi, Bizans ordusunun ise 70.000 kişi olduğunu söylemektedir. Diğer bir görüşe göre ise Selçuklu ordusu 50.000 kişi, Bizans ordusu 200.000 kişidir. Tarihçilerin başka görüşleri de bulunmakla beraber, esasen Bizans ordusunun, Selçuklu ordusundan en az 3 kat daha büyük olduğudur. Ayrıca Bizans ordusunun askeri donanımı Selçuklu ordusundan daha üst seviyededir. Ancak buna rağmen Selçuklular kendilerinden 3 – 4 kat büyük Bizans ordusunu yenmişlerdir. Selçukluların bu zaferi ile Anadolu’nun kapıları kesinkes ve kalıcı olarak Türklere açılmıştır. Bizans İmparatorluğu’nun gücü tamamen kırılmış ve Müslümanların günümüze kadar gelen 1000 yıllık Anadolu hakimiyetinin önü açılmıştır.
Dünya tarihinden konuyla alakalı daha başka birçok örnek verilebilir elbette. Lakin verilen örnekler ne kadar çok olursa olsun, ortaya çıkan sonuç aslında hepsinde aynıdır. O da “Gücün el değiştirme zamanı geldiyse, bunun muhakkak gerçekleştiğidir”. İyinin ve Kötünün içinde bulundukları durumun eşitsizliği veya imkanlarının elverişsizliği ya da sahip oldukları olumlu veyahut olumsuz şartlar, kaçınılmaz sonu değiştirmemektedir. Kötü, kat be kat üstün olsa dahi, yine de İyiye yenilmektedir.
Günümüz Dünyası, yine bir kırılma noktası yaşamak üzeredir. Kötünün hakim olduğu dünya düzeninin el değiştirme zamanı gelmiştir. Uzun süredir Kötülerin elinde bulunan güç, artık İyilerin eline geçecektir. Ellerinde bulundurdukları güçle yıllardır insanlara zulmeden ve dünyayı kana bulayan Kötüler için artık yolun sonuna gelinmiştir. Kötüler, gücü, insanlığın yararına değil, zararına kullanmaktadırlar. Bunun içindir ki; yeryüzünde kan ve gözyaşı hiç eksik olmamakta; huzur ve sükunet hiç yaşanmamaktadır.
Kötünün geçmişe nazaran çok daha karmaşık bir şekilde hayat bulduğu günümüz dünyasında, bu denli güçlü ve bu denli acımasız olduğu bir ortamda, İyinin onu yenme ihtimali olabilir mi? Geçmişte güç, belli unsurları elinde bulundurmaktan geçiyordu. Bunun da temelinde insan sayısının kalabalığına dayalı bir ordu yer alıyordu. Oysa şimdi öyle mi? Güç sadece orduya bile dayanmıyor. Sadece orduya dayandığını düşünsek dahi, asker sayısının yanında öylesine teknolojik silahlarla hareket ediyor ki, bazen orduların asker sayısının bile bir önemi kalmıyor. Ve günümüzde güç, ordulardan ziyade daha başka şeylere sahip olmakla kazanılıyor. Ekonomi, siyaset, teknoloji, kültür ve benzeri karmaşık bir sürü unsurun bir araya getirdiği bir etkileşim ağının adı oluyor güç. İşler böyle karmaşık olunca ve bu karmaşıklığın kontrolü Kötünün elinde olunca İyinin işi daha da zorlaşıyor. Bu gücü elinde bulunduran Kötü karşısında İyinin ne şansı olabilir ki…
Dünyadaki kötülüğün büyüklüğünü ve hükmettiği gücün azametini saymak, tek tek ortaya koymak hiç mümkün değil. Artık akıl almaz ve mantıkla açıklanamaz bir dünyanın içinde yaşıyoruz. İnsanın eriyip gittiği, maddenin her şeyin üstünde olduğu ve her şeye nüfuz ettiği; maneviyatın ve hissiyatın yitip gittiği bir dünyadayız. Kötü, tarih boyunca hiç bu kadar büyük bir güce ulaşmamıştı ve hiç bu kadar yenilmez gözükmemişti…
Birleşik Ortadoğu, dünya tarihinin kırılma noktasıdır. Kötünün ve İyinin yer değiştirmesindeki ana aktör Birleşik Ortadoğu olacaktır. Dünyanın başka bir coğrafyasından böyle bir aktörün çıkmasını beklemek mümkün değildir. Ortadoğu haricinde başka hiçbir bölgeden böyle bir başkaldırı beklenemez. Kötüye karşı direniş gösterilebilecek ve nihayetinde zafer kazanılabilecek yegane yer Ortadoğu’dur. Bunun içindir ki Birleşik Ortadoğu, Kötüyü yenebilecek ve gücü tekrar ele geçirip yeryüzüne Hakkı ve Adaleti hakim kılabilecek İyinin bu dünyadaki tek temsilcisidir.
Küresel Güçler olarak adlandırılan ve tarihteki gelmiş geçmiş en büyük Kötü olan bu acımasız aktörün karşısında, İyiliğin temsilcisi bir aktörün ayağa kalkması neredeyse imkansız gibi görünse de Birleşik Ortadoğu bunu başaracaktır. Ortadoğu’daki ülkelerden herhangi birisinin bunu tek başına yapması mümkün olmasa da, Ortadoğu ülkeleri birleştikleri takdirde, Küresel Güçlerin yeryüzündeki zulümlerine dur diyebileceklerdir. Küresel Güçler, kendilerine meydan okuyabilecek bir aktörün sadece Ortadoğu’dan çıkabileceğini bildikleri için, geçmişten bu güne bu coğrafyayı hiçbir zaman rahat bırakmamışlardır. Ortadoğu’yu her zaman karıştırmaya, buradaki devletleri zayıflatmaya çalışmışlardır. Küresel Güçler, Ortadoğu’da daima bir kaos ortamının hakim olmasını istemişler ve ne yazık ki bunu da başarmışlardır. Bunun içindir ki; Ortadoğu’da her zaman kan ve gözyaşı akmıştır.
Küresel Güçler ne yaparlarsa yapsınlar, artık hükümranlıklarının sonu gelmiştir. Bunu bildikleri için de her geçen gün daha da acımasız hale gelmektedirler. Ama son çırpınışları fayda vermeyecektir. Yeryüzünde Kötü ve İyi arasındaki güç değişiminin zamanı gelmiştir. Çok uzun zamandır Kötünün elinde olan “güç”, artık İyinin eline geçecektir. Bunun gerçekleşmesi için de atılacak tek bir adım kalmıştır. O da; “Ortadoğu’nun birleştirilmesidir”.
Ortadoğu’daki devletler kendi aralarında birleştikleri takdirde, Küresel Güçleri yenecekler ve dünyaya tekrar İyiler hükmedecektir. Birleşik Ortadoğu, İyiliğin son umududur…