Ya Ortadoğu'yu Birleştirirsin ya da Ülken Bölünür

 

 

Ortadoğu’da yüzyılı aşkın bir süredir istikrarsız bir ortam var. Son yüzyılda, bazı Ortadoğu ülkeleri iç karışıklıklarla boğuşurken, diğer bazı Ortadoğu ülkeleri de birbirleriyle savaştırlar. Çok az Ortadoğu ülkesi, iyi kötü bir istikrar sağlamayı başardıysa da; zaman zaman bu ülkelerde de gerginlikler, siyasal baskılar veya halk hareketleri görüldü. Ne yazık ki bu kötü gidişat bile, küresel güçlerin Ortadoğu’daki kötü emellerini hafifletmeye yetmedi. Küresel güçler, mevcut durumu bile Ortadoğu’ya çok görüp, Ortadoğu’yu daha da istikrarsızlaştırmak için çalışıyorlar.
Son yüzyılda, hatta daha bile öncesinden, Ortadoğu’yu karıştırmak, istikrasızlaştırmak için plan ve proje yapan, çeşitli eylemlere girişen ve dahası birçok kez savaşa bile tutuşan küresel güçler, 21. yüzyılda daha büyük icraatlar yapma peşindeler. Küresel güçler, Ortadoğu'daki devletleri bölmek istiyorlar. Şu an Ortadoğu'da 15 devlet var. Küresel güçlerin amaçları ise yakın bir zamanda Ortadoğu'daki devlet sayısını 15'ten 40'a çıkarmak. Bugünkü Ortadoğu devletlerinin birçoğunu, 1. Dünya Savaşı sonrasında küresel güçler kurmuştu zaten. Kendi çıkarları doğrultusunda kurguladıkları dünya dengesine hizmet etmesi için, sınırlarını cetvelle çizerek kurdukları birçok Ortadoğu ülkesini, şimdi yeniden parçalamak, küçük küçük bir sürü yeni devletçikler kurmak istiyorlar.
Ortadoğu’daki devlet sayısını, şu anki sayının iki üç katına çıkarmak isteyen küresel güçler, amaçlarına ulaşmak için Ortadoğu’da uygun bir zemin oluşturma gayretindeler. İstikrarsızlaştırılmış bir Ortadoğu, bölünme hedefine giden yolda en önemli unsur olarak görülmekte. Küresel güçlerin oyuncağı haline gelmiş, gücü tüketilmiş Ortadoğu devletleri, kendileri için belirlenen rolü yerine getirmeye hazır olacaklardır.
Ortadoğu’da 15 devlet varken dahi bir istikrardan bahsedilemiyorken, bir de 40 devlet olduğunda ortaya çıkacak tabloyu, varın bir de siz düşünün. Şu haliyle bile gözyaşı ve kanın hiç durmadan aktığı; barış, huzur ve refahın hiçbir zaman gelmeyeceği konusunda herkesin ortak bir kanaate vardığı Ortadoğu coğrafyası, küresel güçlerin yeni oyunlarına yenildiği takdirde nasıl bir bataklığa dönüşecektir, bunu tahayyül etmesi bile çok korkunç.
Düşünün ki; Ortadoğu'da birbiriyle hasım, birbirinin gözünü oymaya hazır 40 tane devlet var. Böyle bir coğrafyada istikrardan söz edilebilir mi? Şu an Ortadoğu'da zaten bir kaos var. Küresel güçler hedeflerine ulaştıkları takdirde kaos daha da çok artacak, Ortadoğu tam bir kan gölüne dönecektir. Ortadoğu’yu kendi kanında boğmaya çalışan küresel güçler, Ortadoğu parçalandıkça bu coğrafyadaki etkinliklerini daha da arttırmış olacaklardır.
Şu an fiilen bölünmenin yaşandığı Irak, Suriye ve Yemen'de işler çığırından çıkmış durumda. Önümüzdeki bir kaç yıl içinde, bugün fiilen gerçekleşmiş olan bölünme, siyasal olarak da hayata geçirilecek. Kendi sınırları çizilmiş ve devlet başkanları atanmış, Birleşmiş Milletlere yeni üye olmuş küçük küçük devletçikler göreceğiz Ortadoğu’da.
Bugün iç savaşın hüküm sürdüğü Ortadoğu ülkelerinde bölünmenin kaçınılmaz bir son olduğu herkes tarafından kabul edilmekte. Bu ülkeler bölünürken diğer Ortadoğu devletlerinin bütünlüğünü koruması mümkün müdür? Şu an için belli bir istikrara ve otoriteye sahip olduğu görünen devletler de ileriki bir zamanda bölünmeyle yüzleşecektir. Ortadoğu'daki her devlet için mutlak bir bölünme tehdidinin olduğu gerçeği, hayalcilik olarak görülebilir. Oysa ki; Ortadoğu'daki tüm devletlerin bölüneceği gerçeği bir hayal değil, küresel güçlerin uzun vadeli planının bir parçasıdır. Ve Ortadoğu'daki her ülkeyi bölmenin birçok yolu vardır.
Örneğin Türkiye ele alınacak olursa; Türkiye'de, ülkeyi bölmek için kullanılabilecek birçok farklı yol bulunmaktadır. Türkiye'de insanları birbirine düşman etmek için ve ülkeyi bir iç çatışmaya götürmek için çok sayıda alternatif mevcuttur. Şöyle ki; Türkiye'de insanlar, "Türk - Kürt" diyerek, "Sağcı - Solcu" diyerek, "Sünni - Alevi" diyerek, "Laik - Şeriatçı" diyerek ve benzerleri daha da çoğaltabilecek şucu - bucu ayrıştırmalarıyla birbirlerine düşman edilebilir.
Şu an toplumun içinde, bu saydığımız gruplar zaten mevcuttur. Ve bu gruplar birbirleriyle uyum içinde ve barış ortamında yaşamaktadırlar. Ara sıra çıkan küçük ayrışmalar, münferit olaylardan ibaret olup, çok kısa bir zamanda ortadan kalkmaktadır. Küresel güçlerin yapacağı tek şey, ayrışmaları derinleştirecek bir algı yönetimini hayata geçirmek ve provokasyonlarla ayrışmayı şiddete dönüştürmektir. Dünya gerçekleri bize göstermiştir ki; bunu yapmak çok zor bir şey değildir. Küresel güçlerin, dünyanın herhangi bir ülkesini karıştırmak istediklerinde nasıl taktikler izlediklerini ve sonunda nasıl başarılı olduklarını geçmişteki gözlemlerimizle ve bugün şahit olduklarımızla çok iyi biliyoruz.
Türkiye gibi, bugün itibariyle Ortadoğu'nun en güçlü ve en istikrarlı ülkesini karıştırmak için dahi birçok alternatife sahip küresel güçlerin, diğer Ortadoğu ülkelerini bölmeleri oldukça basittir. Zaten Ortadoğu ülkeleri içinde bölünmeler arttıkça domino taşları gibi birbirini takip edecek ve istikrarsızlıklar bu topraklarda çok daha kolay hayat bulacaktır.
Ortadoğu’daki otorite boşluğu, küresel güçlerin kirli emellerine ulaşmak için istedikleri zeminin temelini oluşturmaktadır. Ortadoğu coğrafyasında, Ortadoğu insanı, kendi otoritesini kuramadığı takdirde, doğacak olan başıboş ortamı, dışarıdan birileri gelip kendi çıkarları için kullanacaktır. Küresel güçler, Ortadoğu’daki otorite boşluğunu bizzat kendileri otorite kurarak doldurmaya çalışmayacaklardır. Çünkü böyle yaptıkları takdirde, kendileri zararlı çıkacaklarını bilmektedirler. Ortadoğu coğrafyasında, kendileri bir otorite kurdukları takdirde hedef tahtası olacaklarının bilincindedir. Küresel güçler için, Ortadoğu’daki en iyi politika, otoritesizlik üzerine inşa edilen politikadır. Herhangi bir otoritenin hâkimiyetinde olmayan, istikrarsızlaştırılmış bir coğrafya, sömürülmeye en açık coğrafyadır. Küresel güçlerin oyuncağı olmaya en müsait toprak parçalarıdır.
Ortadoğu’nun yakılıp yıkılacağı, Ortadoğu insanının her gün daha da büyüyen acılara katlanmak zorunda kalacağı böyle bir ortam, uzun yıllar devam edecektir. Zaten uzun yıllardır acıyı yüreklerinin en derininde hisseden Ortadoğu insanı, bitip tükenmeyen bu acılara daha ne kadar süreyle katlanabilecektir. Barışa, huzura ve refaha özlem duyan Ortadoğu insanının yüzü hiç mi gülmeyecektir.
Ortadoğu’yu birleştirmek, aslında her şeyin çözümüdür. Tek kesin ve kalıcı çözüm budur. Ortadoğu birleşirse, Ortadoğu’ya güçlü bir otorite hâkim olur. Birleşik Ortadoğu, tüm Ortadoğu’da tek otorite olur. Birleşik Ortadoğu, gücünü, kendisini oluşturan devletlerden alır. Ve bu güçle, kendisini oluşturan devletlerin bölünmesini önler, parçalanıp küresel güçlere yem olmasını engeller.
Birleşik Ortadoğu, her bir Ortadoğu devletinin; bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve milli egemenliğinin teminatı olur. Birleşik Ortadoğu, Ortadoğu devletlerinin tek başlarına sağlayamayacakları güçlü bir otoritenin, birbirleriyle dayanışma içinde olarak ve birbirlerine destek sağlayarak ortaya koyacakları bir bütünleşmedir. Bu bütünleşme sayesinde; her bir Ortadoğu devleti, hem kendi ülkesini bölünmekten ve parçalanmaktan kurtarmış olacak, hem de Ortadoğu coğrafyasının küresel güçlerin oyuncağı olmasına mani olacaktır. Böylelikle, Ortadoğu’ya ancak Ortadoğu halklarının hükmedebileceğini ve Ortadoğu’nun küresel güçlerin arka bahçesi gibi görülemeyeceğini tüm dünyaya göstermiş olacaktır.
Aslına bakılırsa Ortadoğu insanının önünde gidebileceği tek bir yol vardır. O da Birleşik Ortadoğu’ya giden yoldur. Ortadoğu insanı, ya birleşmenin tek yol olduğunu idrak edecek ve birleşmek için çaba gösterecektir ya da küresel güçlerin kandırmacasına aldanıp birbirini düşman olarak görmeye devam edecek ve sonu gelmeyen acıları yaşamaya devam edecektir. Ortadoğu devletlerinin birleşerek; barış ve huzur dolu, refah içinde bir hayat sürmek varken, birbirlerine düşmanlık ederek, gözyaşı ve kan içinde çırpınmalarına bir anlam vermenin imkânı yoktur.
Bu nedenledir ki; Ortadoğu halkları ve siyaset adamları şunu çok iyi anlamalıdırlar: "Ya Ortadoğu’yu birleştirirsin ya da ülken bölünür". Bu gerçeği görerek, parçalanma ve bölünme tehlikesine maruz kalmadan önlemini almak Ortadoğu devletleri için hayati önem taşımaktadır.