Küresel Güçlere Sesleniş

 

 

Tarih boyunca, dünyaya hükmetmeye çalışan milletler, dinler, ideolojiler, kişiler hep var olmuştur. Kendi döneminin askeri, teknolojik, sosyal, siyasal, kültürel vb. her imkanını kullanarak yeryüzüne hükmetmeye çalışanlar, etki alanı en geniş ve etki süresi en uzun hakimiyeti kurmak için çabalamışlardır. Bunların bazısı başarılı olmuş ve büyük devletler, imparatorluklar kurmuşlardır. Birden fazla kıtaya yayılan topraklarıyla, yüzyılları aşan uzun zaman süreleriyle tarihe damga vuran bu güçler, her ne kadar mazideki yerlerini almış olsalar da, bugünün dünyasının şekillenmesinde çok büyük rolleri olmuştur.
Eskiden dünyaya hakim olmak, orduların büyüklüğü ve savaş teknolojilerinin seviyesiyle doğrudan alakalı bir durum iken, günümüzde dünyaya hükmetmek için çok daha başka şeylere de sahip olmak gerekmektedir. Son yüzyılda yaşanan gelişmeler, binlerce yıllık dünya tarihinde hiç görülmemiş değişimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Eskiden dünyaya hükmetmek için ordular en önemli güç iken; günümüzde ordular önemini korumakla birlikte; bazen siyasal, ekonomik, teknolojik, kültürel ve benzeri unsurlar, askeri gücün önüne geçebilmektedir.
Küreselleşen dünyada, her şey yeniden tanımlanır ve her şey yeniden anlamlandırılır olmuştur. Globalleşmeyle birlikte, geçmiş ve bugün arasında büyük bir değişimin yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Küreselleşme; hem dünyayı, hem zihinlerimizi, hem duygularımızı, hem de algılarımızı değiştirmiştir. Dünya, binlerce yıllık geçmişini şekillendiren dinamiklerin dışında, çok daha farklı dinamikler tarafından şekillendirilir hale gelmiştir. Küreselleşme olgusu, globalleşen dünyayı çok farklı mecralara, aklımızın izah etmekte zorlandığı durumlara sokmuştur.
“Dünyaya hükmetmek, iyi bir şey midir yoksa kötü bir şey midir?” Bu sorunun cevabını, hükmedenin iyiliğinde ve kötülüğünde aramak lazım gelir. Dünyaya iyiler hükmediyorsa, dünyada iyi şeyler oluyor, dünya daha yaşanılabilir bir yer olmaya başlıyor demektir; ancak dünyaya kötüler hükmediyorsa,  dünyada kötü şeyler oluyor, dünya artık yaşanmaz bir hal almaya başlıyor demektir. İyi ve kötünün mücadelesi, her daim var olduğu üzere, burada da kendini göstermektedir. İyi ve kötünün; tek başına, sürekli bir hakimiyeti söz konusu olmayıp, dönemsel ve mekansal geçişkenliklerle birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar.
“Küresel güçler” deyince neyi anlamak gerekir? Küresel güçler; tüm dünyayı yönetmeye çalışan ve kendi çıkarları doğrultusunda, kendi amaçları ve emellerine göre dünyayı şekillendirmeye çalışan kişiler, devletler, milletler, gruplar, ideolojiler, dinler, şirketler ve benzerleridir. Dünyaya hükmetmeye çalışmak, sadece tek bir olgudan ibaret değildir. Dünya, karmaşık ve anlaşılması zor bir olgular bütününün, bazen tek bir hedefe bazen de birden çok hedefe yönelik cereyan eden olaylar neticesinde şekillenmektedir. Bazen birbirleriyle aynı yönde, bazen de birbirleriyle zıt yönde gerçekleşen olaylar örgüsü; birbirlerini tamamlayan ya da birbirlerini yok etmeye çalışan olguların toplamdaki ahengi, yeryüzünün yaşam sürecini belirlemektedir. İşte, bu yaşam sürecine tesir etmeye çalışan ve sürece kendilerince şekil vermeye çalışan aktörler, güçleri nispetince hakimiyet kurma yarışı içine girmektedirler. Aktörlerin tesir kabiliyeti ve şekillendirme marifetleri kendi güçleri nispetinde çeşitlilik göstermektedir.
Ortadoğu, geçmişten günümüze her daim küresel güçlerin ilgi alanı olmuştur. Küresel gücün niteliği her ne olursa olsun, Ortadoğu’ya hükmetme iştahı ve azmi hep var ola gelmiştir. Eskiden Ortadoğu’ya kendi bayraklarını dikme yarışına giren küresel güçler, artık Ortadoğu’ya farklı yollardan hakim olma mücadelesine girişmişlerdir. Ortadoğu’yu etkisi altına almaya çalışan küresel güçler ve amaçları çok fazla çeşitlilik göstermektedir. Öyle ki; bu küresel güçler, bazen devletler, bazen milletler, bazen etnik veya dini gruplar, bazen uluslar arası şirketler, bazen de devletler üstü kişiler olabilmektedir. Ve bunların her birinin, bazen birbirleri ile örtüşen, bazen de birbirleri ile çelişen amaç ve hedefleri vardır. Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını kontrol altına almaya çalışan bir küresel gücün karşısında, Ortadoğu’nun inanç temellerini yeniden şekillendirmeye çalışan başka bir küresel gücü görebilmekteyiz. Ya da Ortadoğu haritasını kendi dini inançları çerçevesinde yeniden çizmeye çalışan bir küresel gücün yanında, Ortadoğu’da kendi politik ideolojisini yaymaya çalışan başka bir küresel gücü görebilmekteyiz. Daha birçok örnekleri verilebilecek şekilde; çok farklı amaçların peşinde koşan küresel güçlerin, kâh birlikte hareket ederek birbirlerine destek verdiklerini, kâh birbirlerine üstünlük sağlamak için birbirlerini yok etmeye çalıştıklarına şahit olmaktayız.
Küresel güçlerin Ortadoğu’daki hakimiyet mücadelesi, Ortadoğu insanı için tam bir felaket olmuştur. Ortadoğu, geçtiğimiz son yüzyılda çok büyük acılar yaşamıştır. Günümüzde de halen artarak devam eden bu acılar, ne yazık ki yakın bir gelecekte de biteceğe benzemiyor. Ortadoğu, her geçen gün istikrarsızlaşıyor. İstikrarsızlık arttıkça otorite boşluğu doğmakta ve bunun sonucunda ülkeler iç savaşa sürüklenmektedir. Şu an için birkaç devlette görülen bu durum, ilerleyen zamanlarda tüm Ortadoğu’ya yayılma eğilimi gösterebilecektir. Tüm coğrafya, tam anlamıyla bir kaosun içine çekilmek istenmektedir.
Küresel güçler, şunu çok iyi bilmelidirler ki;
“Ortadoğu, sizin oyuncağınız değildir. Ortadoğu, tarihi çok eskilere dayanan, kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış, köklü geçmişi olan birçok milleti içinde barındıran bir coğrafyadır. Dünyanın geçmişine yön verdiği gibi, geleceğine de yön verecek olan, yeryüzünün maddi ve manevi imarında söz sahibi olan Ortadoğu, sizin arka bahçeniz olmayacağı gibi, sizin kuklanız da değildir. Ortadoğu’ya şamar oğlanı muamelesi yaparak, ne kadar büyük bir hataya düştüğünüzü; gözlerinizi kör eden gurur ve kibrinizden dolayı, hor gördüğünüz Ortadoğu hakkında nasıl bir yanılgı içinde olduğunuzu elbette anlayacaksınız.
Ordularınızla ve tüm silahlarınızla Ortadoğu’ya saldırdınız. Ortadoğu’yu istila ettiniz. Yakıp yıktınız, yüz binlerce insanı öldürdünüz. Yıllarca kapanmayacak yaraların açılmasını sağladınız. Yıllarca düzeltilemeyecek tahribatlar yaptınız. Ortadoğu’nun kaynaklarını gasp ettiniz. Ortadoğu insanını sömürdünüz. Gerçekleştirdiğiniz tüm yıkımlara rağmen yine de gözünüz kana doymadı. Ortadoğu topraklarından fiilen çekilseniz de kuklalarınızı burada bıraktınız. Kuklalarınız vasıtasıyla da yıllarca Ortadoğu’nun kanını emmeye devam ettiniz.
Ortadoğu için son iki yüzyıldır yaptığınız hain planlar ve geliştirdiğiniz yıkıcı stratejiler neticesinde; Ortadoğu halklarını birbirine düşürdünüz. Yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan milyonlarca insanı birbirine düşman ettiniz. Ektiğiniz fitne tohumları yeşerdi ve meyve verdi. Ortadoğu insanı birbirine eziyet etmeyi ve birbirinin kanını akıtmayı marifet sayar oldu. Birbirinin gözünü oyan Ortadoğu insanlarını gördükçe, ellerinizi ovuşturdunuz. Ortadoğu’da istikrarsızlık arttıkça sevindiniz, Ortadoğu’da başıbozukluk azdıkça mutlu oldunuz, Ortadoğu’da düzen bozuldukça zevkiniz kat be kat arttı.
Kendinizce çok büyük bir başarı kazandığınızı düşünebilirsiniz. Evet, bir başarı kazandınız; ama unutmayın ki bu geçici bir başarı. Ortadoğu insanı, kendilerine nasıl bir oyun oynandığını ve başlarına ne biçim bir çorap örüldüğünü elbette anlayacak ve sizden bunun hesabını soracak. Yaptığınız kötülüklerin yanınıza kar kalmayacağını, Ortadoğu insanının da masaya yumruğunu vuracağı günlerin yakın zamanda geleceğini bilmelisiniz.
Geçmişte kurduğunuz tuzaklar artık boşa çıkmakta. Ortadoğu’da gerçekleri gören ve işin aslını idrak eden insanların sayısı her geçen gün artmakta. Bugün için Ortadoğu, çok sancılı günler geçirmekte. Ama bunlar, doğum öncesi sancılar. Allah’ın izniyle, hak ve adaletin hakim olduğu bir Ortadoğu’yu çok yakın bir zamanda göreceksiniz.
Ortadoğu insanı, kendi coğrafyasını yönetebilecek bilgiye, güce, iradeye sahiptir. Sorun, birlikte düşünememek ve birlikte hareket edememekten kaynaklanmaktadır. Ortadoğu insanı; bilgisini ve gücünü birleştirirse ve ortak bir irade geliştirerek, kararlılıkla yola çıkarsa, sizin oyunlarınızı bozacaktır. Ve nihayetinde Ortadoğu’ya barış, huzur ve refah gelecektir.
Ortadoğu’daki günleriniz sayılıdır. Çok yakında Ortadoğu’yu gerçek sahiplerine, yani Ortadoğululara bırakıp gideceksiniz.”