Ortadoğu'da Değişim Süreci

 

 

Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca önemli bir bölge olmuştur. Bu önemi bugün için de devam etmektedir.
Üç semavi dinin çıktığı ve ilk yayıldığı yer burasıdır. Bu coğrafyada doğan Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet daha sonra yeryüzünün diğer bölgelerine de ulaşmış ve milyarlarca insan tarafından kabul görmüştür. Doğal olarak bu dinler arasındaki etkileşim Ortadoğu’da yoğun bir şekilde yaşanmıştır. Ne yazık ki bu etkileşim kavgaya kadar varmıştır.
Ortadoğu, eski dünya kıtalarının kesiştiği bir noktada yer almaktadır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları bu coğrafyada birbirine komşu olmuştur. Birçok eski medeniyet hep bu topraklarda filizlenmiş ve hayat bulmuştur. Bu yüzden çok büyük bir kültürel zenginliğe sahiptir. Ancak geçmişten alınan bu miras, sonrasında devam ettirilememiştir. 21. yüzyıl Ortadoğu’su, kendi medeniyetini kurmayı başaramamıştır. Dünyanın başka coğrafyalarında, başka insanların ürettiği kültür ve medeniyeti yaşamaktadır. Küreselleşme ile birlikte şiddetini daha da arttıran kültürel emperyalizm, Ortadoğu’yu da esir almıştır. Küresel medeniyetin çepeçevre kuşattığı ve kendi değerlerini empoze ettiği Ortadoğu’nun, bu hazin tablonun dışına çıkmak için pek fazla bir çaba sarf ettiği söylenemez.
Tarihsel süreç içerisinde, Ortadoğu’da birçok devlet kurulmuş ve yüzyıllarca bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir. 20. yüzyılın başlarına kadar genel itibariyle Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeki Ortadoğu, 1. Dünya savaşından sonra büyüklü küçüklü birçok devletin yer aldığı bir bölge olmuştur. Yeni kurulan bu devletler; siyasal, ekonomik, askeri, kültürel vb. hiçbir açıdan tam anlamıyla güçlenememişlerdir. Yeterli güce ulaşamadıkları için de sürekli olarak yoğun bir dış etki altında kalmışlardır. Artan dış etki, bu ülkelerin kendi güçlerini keşfetmeleri ve harekete geçirmeleri konusunda oldukça geri bırakmıştır. Güçlenemeyen ve bölgelerinde söz sahibi olamayan bu devletlerin yerine, Ortadoğu’da dünyanın büyük devletlerinin sözü geçer olmuştur. ABD ve SSCB, 20. yüzyıl boyunca Ortadoğu’da nüfuz sahası oluşturmaya ve Ortadoğu’yu yönlendirmeye çalışmıştır. 21. yüzyılda da Ortadoğu coğrafyası dışındaki güçlü devletlerin, bu topraklar üzerinde etki sahası oluşturma faaliyetleri devam etmektedir.
Ortadoğu’da iktisadi hayat, geçmişten günümüze önemini her zaman korumuştur. Ortadoğu, geçmişte oldukça etkin ticaret yollarının geçiş güzergâhında bulunuyordu. Tarihi İpek Yolu ve Baharat Yolu buradan geçmekteydi. Daha sonrasında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla da uluslar arası ticaret yoğun bir şekilde devam etmiştir. Geçmişte ticaretin yanı sıra verimli topraklarda büyük ölçekli tarımsal faaliyetlerde de bulunulmuştur. 21. yüzyıla gelindiğinde ise Ortadoğu ülkelerinin iktisadi gelişmişliğine bakılacak olursa büyük bir hayal kırıklığı yaşandığı görülmektedir. Ortadoğu ülkelerinin ekonomileri oldukça bozuktur ve kendi içlerinde birçok aksaklıkla mücadele eder durumdadır. Ekonomik olarak dış devletlerin bağımlısı olmuşlardır. Kendi kendine yetmekten çok uzak ve sağlam bir temele oturmayan iktisadi yapıları yüzünden Ortadoğu devletleri kendi temel ihtiyaçlarının birçoğunu karşılayabilecek yetkinlikten de uzaktır.
20. yüzyılda teknolojide çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Dünyanın yepyeni bir yaşam tarzıyla tanıştığı bu yüzyılın en önemli keşiflerinden birisi de motorlu taşıtların hayatın en önemli gereçlerinden biri haline gelmesiydi. Motorlu araçlar 20. ve 21. yüzyıl insanı için vazgeçilmez bir unsur haline gelmişti. Motorlu araçların olmazsa olmazı da petroldü. İşte bu noktada Ortadoğu bir kez daha önem kazanmaktaydı. Çünkü dünya petrol rezervlerinin önemli bir kısmı bu bölgedeydi. Üstelik petrol sadece motorlu araçların yakıt ihtiyacı için kullanılan bir ürün değildi. Modern sanayinin hemen hemen her alanında girdi olarak kullanılan bir hammaddeydi. 21. yüzyıl insanı için petrol olmazsa olmaz bir şeydi.
Elektrikli araçların üretilmeye başlanması, petrolün öneminin azalacağı yönünde bir algı oluşturmuştur. Oysa bu durum sadece bir yanılsamadan ibarettir. Çünkü elektrik motorlu araçların performansı, fosil yakıtlı motorlu araçlara göre oldukça düşüktür ve kullanım açısından şu an için pek tercih edilir gözükmemektedir. Elektrik motorlarının teknolojilerinde her geçen gün olumlu gelişmeler kaydedilse de, fosil yakıtlı motorların yerini tam olarak ne zaman alacağını bugünden kestirmek zordur. Elektrik motorlarının, fosil yakıtlı motorların yerini birebir aldığı bir zamanın geldiğini düşünsek dahi; petrol, sadece akaryakıt olarak kullanılan bir madde olmadığından sanayideki önemi var olmaya devam edecektir. Petrol endüstrisi, bugün olduğu gibi yarın da stratejik önemini koruyacaktır.
21. yüzyılın başında diğer bir enerji kaynağı olan doğalgaz ön plana çıkmaya başlamıştır. 20. yüzyılda önemi yavaş yavaş kavranmaya başlanan doğalgaz, 21. yüzyıl ile birlikte çok daha fazla önem kazanmıştır. Kısa zamanda birçok ülke doğalgaza bağımlı hale gelmiştir. Dünyanın doğalgaz tüketimi son yıllarda yüksek artışlar göstermiştir. Petrolde olduğu gibi doğalgazda da dünya rezervlerinin önemli bir kısmı Ortadoğu’da bulunmaktadır. Bu kadar önemli bir kaynağa sahip olmak, Ortadoğu’yu yine çok stratejik bir konuma getirmektedir.
20. yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılda da petrol, Ortadoğu üzerinde oynanan oyunların en önemli sebeplerinden biri olmuştur. Üstelik buna artık doğalgazı da eklemek gerekir. Gelişmiş ülkeler, sanayilerinin can damarı olan petrol akışının kesintiye uğramaması için Ortadoğu’yu sürekli kontrolleri altında tutma ihtiyacı hissetmişlerdir. Ortadoğu devletlerinin güçsüz yapıları ve kendi bölgelerinde sağlam bir yapı oluşturamamaları, kontrol mekanizmasının artarak devam etmesine olanak sağlamıştır. Ortadoğu devletlerinin kendi varlıklarını sürdürebilmeleri için dışarıdan bir güce ihtiyaç duymaları, bölgeyi büyük devletlerin nüfuz sahasına çevirmiştir.
21. yüzyılın hemen başında ABD’nin Irak’a girmesi ve buradaki mevcut rejimi ortadan kardırmasıyla, Ortadoğu’nun göbeğinde büyük bir kaos yaşanmaktadır. İlk müdahale sırasında ve sonrasında yaşanan süreçte çok fazla insanın kanı dökülmüştür. Buna son olarak İsrail’in Filistin’e müdahalesinde yaşananları da eklersek, Ortadoğu’daki bir çok insanın kaos ortamının kurbanı olduğunu söyleyebiliriz.
Son Filistin olaylarında görülen ilginç bir durum da, Arapların İsrail’e karşı ortak bir tavır sergileyememeleri olmuştur. 20. yüzyılda bir araya gelerek İsrail’e karşı savaşan Araplar, son Filistin olaylarında geçmişe nazaran oldukça duyarsız kalmışlardır. Olayların tüm şiddetine rağmen, beklenen tepki Arap dünyasından gelmemiştir.
Filistinlilerin, İsrail’de yıllardır yaşadığı mağduriyeti dile getiren “One Minute” olayı, Ortadoğu’da büyük bir ses getirdi. Davos’ta yaşanan bu olay sayesinde Ortadoğu insanı, yıllardır içlerinde hissettikleri ancak gür bir sesle dile getiremedikleri duygularını uluslar arası bir ortamda haykırma olanağı bulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, tüm Ortadoğu halkının hislerinin tercümanı olmuştur.
Ortadoğu insanının öfkesi, bazı Ortadoğu ülkelerinde halk hareketlerine neden oldu. Arap Baharı olarak adlandırılan bu olaylarda halk, ülke yönetimlerine karşı büyük bir tepki gösterdi. Bazı ülkelerde, iktidarlar el değiştirdi. Arap Baharı bazı ülkelerde çok kanlı direnişlerin yaşanmasına sahne oldu. Özellikle Mısır, Arap Baharı'nın en hararetli yaşandığı yer olmuştu. Olaylar yatıştıktan sonra ortaya çıkan tablo, hiç de Ortadoğu insanının beklediği gibi olmadı. Halk aradığını yine bulamamıştı.
Arap Baharı'nın ardından Suriye'de iç savaş başladı. Kısa zamanda tüm ülkeye yayılan savaş ortamı, Suriye'de büyük bir yıkıma neden oldu. İktidar ve muhalifler arasındaki kanlı çatışmalar bugün için de tüm hızıyla sürüyor. Suriye'de ortaya çıkan bir takım yeni yapılanmalar, ülkeyi daha da büyük çıkmazlara sürükledi. IŞİD denen yapılanma Ortadoğu coğrafyasında yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.
Suriye'deki iç savaşın ardından Yemen'de de benzer durumlar görülmektedir. Ülke bölünmenin eşiğine gelmiş, iktidar ve bazı gruplar arasında çatışmalar başlamıştır. Ülke genelini kapsamayan bu olayların büyümesinden endişe edilmekte ve Suriye benzeri bir iç savaşın gelişmesinden korkulmaktadır.
Ortadoğu devletlerinin birbirlerine karşı takındıkları düşmanca tavır ve hasmane tutum, bölgeyi her zaman için huzursuz etmiştir. 21. yüzyılda Ortadoğu, dünyanın gündeminde sürekli yer eden bir sorunlar yumağı halini almıştır. Sorunların çözümü için birçok adım atılmaktadır. Ancak çözüm için atılan adımların sonuç getireceğine dair bir işaret görülmemektedir.