Ortadoğu'nun Kurtuluşu İçin Savaşmak

Ortadoğu, kan ağlıyor. Her gün insanlar ölüyor. Gözyaşı ve kanın akmadığı tek bir gün bile yok. İnsanlar aç ve sefil. Her yerde korku ve panik havası hakim. Acılar içinde kıvranan insanlar, yerle bir olmuş ülkelerinin hazin tablosu karşısında ruhen büyük bir çöküntü içerisindeler. Madden ve manen tükenmiş bu insanlar, ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Ortadoğu’da sadece şehirler enkaza dönmedi, aynı zamanda insanların yürekleri de enkaza döndü. Şehirler tekrar inşa edilecek belki; ama gönüller hep yaralı kalacak. Savaşın, ruhlarında bıraktığı iz, ölünceye kadar peşlerini bırakmayacak bu insanların.
Ortadoğu’da süren iç savaş yüzünden milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. Yokluğa ve çaresizliğe mahkum edilmiş savaş mağduru bu insanlar, yaşamaktan bıkmış, kuru yaprak misali ordan oraya savruluyorlar. Ülkelerinden kaçıp kendilerine sığınacak bir yer arayan bu insanlara; kim, nerede, nasıl kucak açacak? Mülteci olarak, ülkelerinden yüzlerce, binlerce kilometre uzakta hayata tutunmaya çalışan Ortadoğu insanı, kendi topraklarına ne zaman dönebilecek? Ve mültecilerin kaçı, çıktıkları bu zorlu yolculukta hayatta kalabilecek?
Tüm Dünya’nın gözleri önünde büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Ve ne yazık ki tüm Dünya, Ortadoğu’da yaşananlara seyirci kalmakla yetiniyor. Göstermelik çözüm arayışları ile Ortadoğu’nun sorunları geçiştiriliyor. Ortadoğu, küresel güçlerin bitmek tükenmek bilmeyen ihtiraslarının kurbanı oluyor. Hiçbir acıma duygusu olmayan ve tüm insani değerlerini kaybetmiş küresel güçlerin, insafa gelip de Ortadoğu’ya merhamet göstermesini beklemek büyük bir hayalcilik olur. Ortadoğu’daki iç savaşın, perde arkasındaki gerçek mimarı olan küresel güçlerin, daha uzun bir süre iç savaşın sürmesini istediği gerçeği göz önünde bulundurulursa, Ortadoğu’nun nasıl bir çıkmazda olduğu daha iyi anlaşılır.
"Ortadoğu'nun barışı, huzuru ve refahı için savaşmak" demek, "Eline silahı alıp savaş bölgesine gitmek" demek değildir. Şu an Ortadoğu'nun ihtiyacı olan şey, silahını kapanın Suriye'ye, Irak'a ya da başka bir Ortadoğu ülkesine gidip savaşması değildir. Ortadoğu’nun ihtiyacı olan şey, Ortadoğu insanının zihnine yerleştirilmiş olan mikrobun temizlenmesidir. Ortadoğu halklarını birbirlerine düşman eden düşüncelerin, Ortadoğu insanının zihninden temizlenmesi gerekmektedir. Ortadoğu’daki asıl savaş, fikir ve düşünce savaşıdır. Küresel güçlerin tezgâhladığı bir strateji savaşı oynanıyor Ortadoğu’da. Bunun içindir ki; "Ortadoğu’nun kurtuluşu için savaşmak", eline silahı alıp savaşmaktan çok daha büyük bir anlam taşır.
Ortadoğu’nun kurtuluşu için yapılacak gerçek savaş; "Ortadoğu'nun birleşmesi için yapılacak mücadeledir". Ortadoğu'nun sorunlarının kalıcı çözümü; Ortadoğu'nun birleşmesiyle sağlanabilir. Silahlı mücadele ile geçici ve lokal çözümler üretilebilir. Lakin tüm Ortadoğu coğrafyasında genel, kesin ve kalıcı bir çözüm üretebilmek için Ortadoğu'nun birleşmesi şarttır.
Şu an Ortadoğu'da şiddetli çatışmalar yaşanmakta ve insanlar birbirlerini öldürmektedirler. Ölen insanlar, hep Ortadoğu insanıdır. Ortadoğu coğrafyasının dışında yaşayan insanlara hiçbir şey olmamaktadır. Çünkü Ortadoğu insanı birbiriyle çatışmakta, adeta kardeş kardeşi boğazlamaktadır. Basit ve saçma sapan nedenlerle, içi boş vaatlerle ve gerçek dışı hayallerle kandırılan Ortadoğu halkları birbirlerine düşürülmektedir. Ortadoğu halklarının arasına kin ve nefret tohumları ekilerek, insanlar birbirine düşman edilmektedir. Bir hiç uğruna, gözlerini bile kırpmadan, birbirinin kanını akıtan Ortadoğu insanı, yaptığı büyük hatayı anlamaktan çok uzaktır.
Ortadoğu insanına, "Birleşme"nin önemini anlatmak ve “Birleşme”nin sağlayacağı güce inandırmak; Ortadoğu'ya barışı, huzuru ve refahı getirmek için yapılacak en büyük çalışmadır. Çünkü; küresel güçler uzun zamandır üzerinde çalıştıkları Ortadoğu stratejisini, büyük bir başarıyla Ortadoğu’da uygulama imkanı buldular. Buna göre; Ortadoğu halkları öncelikle birbirlerine düşman edilecekler, sonra birbirleriyle çatıştırılacaklar ve nihayetinde birbirlerini acımasızca öldüreceklerdi. Küresel güçlerin, Ortadoğu insanının zihninde yaptığı operasyon amacına ulaştı. Ortadoğu halkları, birbirlerini ezeli ve ebedi düşmanlarıymış gibi görmeye başladılar.
Ortadoğu halklarının kafası, küresel güçler tarafından karıştırılmış, zihinleri allak bullak edilmiştir. Ortadoğu insanının beyni, küresel güçler tarafından yalan yanlış bilgilerle donatılmış, aklı karma karışık hale getirilmiştir. Aklıselimini kaybetmiş Ortadoğu insanı, neyi niçin yaptığının bilincinde değildir. Zihni bulanıklaşan Ortadoğu halkları, iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı ayırt edemeyecek vaziyettedir. Birbirine neden düşmanlık ettiğinin mantıklı bir açıklamasını yapmaktan aciz olan Ortadoğu insanının söyleyebildiği tek şey; küresel güçlerin beyinlerine şırınga ettikleri ezber cümlelerden ibarettir. Küresel güçlerin beyin yıkama operasyonu öyle başarılı olmuştur ki; akıl tutulmasına uğramış Ortadoğu halkları, birbirinin gözünü oymayı marifet sayar hale gelmiştir.
Ortadoğu insanının kafasındaki çöplüğü temizlemek ve pisliklerden arındırmak, Ortadoğu halklarının zihnini küresel güçlerin işgalinden temizlemek ve hürriyetine kavuşturmak, Ortadoğu insanının aklını başına getirmek ve gerçekleri görmesini sağlamak; Ortadoğu’yu kurtarmak için yapılacak yegane savaştır. Ortadoğu halkları, bilincini kaybetmiştir. Beyinleri küresel güçlerin tesirinde kaldığından, sağlıklı düşünememektedirler. Ortadoğu’nun kurtuluşu için başlatılacak gerçek savaş, zihinlerde yapılan savaş olacaktır. Küresel güçlerin, Ortadoğu insanının beyninde yaptığı tahribatı ortadan kaldırmak, bunun mücadelesini vermek asıl savaşın ta kendisidir.
Ortadoğu'daki bazı devlet adamları; bilerek veya bilmeyerek, kasten veya hata ile kendi iradeleri ile veya küresel güçlerin kuklası olduklarından, kişisel ihtiraslarından veya aptallıklarından, basiretsizliklerinden veya korkaklıklarından, Ortadoğu'nun bugünkü hazin sonunu hazırlamışlardır. Ortadoğu'da geçmişte ve bugün akan gözyaşı ve kanın çok büyük bir sorumluluğu onlarındır. Bu devlet adamları, Ortadoğu'ya çok büyük zararlar vermişlerdir. Aslında Ortadoğu'nun birleşmesi gerektiğini en iyi onların bildiği düşünülebilir. Kimileri bunu bilir; ancak uygulamak işine gelmez ya da uygulamayı akıllarından geçirseler dahi, korkularından dile getiremezler. Kimileri ise bu bilinçten tamamen yoksun, akıl tutulması yaşayan zavallılardır. Ortadoğu'daki devlet adamlarının düşünce yapıları nasıl olursa olsun; asıl olan, bu yöneticileri Ortadoğu'yu birleştirme fikrine sahip çıkmaya zorlamak ve Birleşik Ortadoğu için adım atmalarını sağlamaktır.
Ortadoğu’nun kurtuluşunu, öncelikle silahlı mücadelede aramak ya da Ortadoğu’daki problemlerin çözümünün sadece silahla olabileceğini düşünmek çok büyük bir hata olur. Çünkü; Ortadoğu halkları, silahları kendi istekleri, düşünceleri ve iradeleriyle birbirlerine doğrultmamıştır. Bu durum, küresel güçlerin oyunlarından ve zorlamalarından kaynaklanmaktadır. Küresel güçlerin oyunları açığa çıkarılırsa ve Ortadoğu insanının zihni küresel güçlerin işgalinden kurtarılırsa, Ortadoğu halkları silahları birbirlerine doğrultmaktan vazgeçecektirler. Bununla da kalmayıp, silahlarını hep birlikte ortak düşmanları olan küresel güçlere çevireceklerdir.
Birleşik Ortadoğu’nun önemini kavramış olan Ortadoğu insanı, Ortadoğu'nun geleceği için en büyük savaşı verme yolunda, yani "Birleşik Ortadoğu"yu kurma yolunda ilerlemeye ve bu uğurda yapılması gereken her şeyi yapmaya kararlıdır. “Birleşik Ortadoğu”yu hayata geçirmek; ancak çok zorlu bir mücadelenin sonunda mümkün olabilir. Ortadoğu’yu, kazanması gereken çok büyük bir kurtuluş savaşı beklemektedir.  Bu savaş, öncelikle; hem Ortadoğu insanının, hem de Ortadoğu devlet adamlarının zihinlerinde yapılacaktır. Zihinler, özgürlüğüne kavuşturulurken, bir taraftan da küresel güçlerin oyunlarını bozmak için gayret göstermek gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki; küresel güçler, Ortadoğu’daki kanlı emellerinden hiçbir zaman vazgeçmeyecektir. Bunun içindir ki; her daim uyanık olmak ve mücadeleyi hiçbir zaman elden bırakmamak gerek.
Ortadoğu’yu kurtarmak için, esasen; strateji savaşlarında, fikir çarpışmalarında ve düşünce harplerinde muvaffak olunması gerektiği çok iyi bilinmelidir. Bu büyük savaşın önemini anlamak ve mücadelenin büyüklüğünü kavramak çok mühimdir. Zira, küresel güçlerin ayak oyunlarına gelen Ortadoğu, bu gerçeği görememekte ve çözümsüzlük sürecine mahkum olmaktadır. Unutmamak gerekir ki; Ortadoğu'ya barış, huzur ve refahın gelebilmesi için asıl savaş önce zihinlerde, sonra cephelerde olacaktır.